Süleyman Akbulut

Süleyman Akbulut

SİYASİLER KURAL TANIMAZSA…

SİYASİLER KURAL TANIMAZSA…

Milletvekili…

Milletin vekili…

Beni hep, ismindeki millet ibaresinden kaynaklı bir samimiyet ama uygulama noktasında bu kavramdan uzak olduğu düşüncesine sevk etmiş bir kavram. 

Sözlük anlam, halk tarafından genel oyla yasama meclisine seçilen temsilci, parlamento üyesi, parlamenter.

Ya da, Türkiye’de yasalar uyarınca, ulusu temsil etmek üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne seçilmiş, yasama dokunulmazlığı bulunan kimse.

Yasama dokunulmazlığı olan kimse.

Bu dokunulmazlığın kapsamı, her alanda olmalı mı olmamalı mı buna takıldım.

Bu zırh her alanda olduğunda milletin ne çektiğini anlama açısından bir o kadar sakıncalı.

Halk gibi yaşamaktan, halk gibi düşünmekten uzak kalan birinin milletvekili olarak anılmasındaki gereği sorguluyorum.

Bunu aksine, halk gibi düşünüp, halk gibi yaşayıp, kendisine sağlanan imtiyazları milletin gözüne sokmadan yaşayana ise, söylenecek söz yok.

Yani buradaki dokunulmazlığın da bir ölçütü olmalı mı, olmalı.

Bu konuya ilişkin geçtiğimiz Cumartesi günü gözlemlediğim bir durumu paylaşmak isterim.

Yatağan ilçemizden Muğla istikametine özel aracımızla seyir halinde iken, arkamızda hızla yaklaşmakta olan ve önünde de yasak olmasına rağmen yanıp sönen çakarıyla iki araç, çakarları da yetmemiş gibi selektör yaparak, yolda kenara çekilmemizi ve geçmek istediğini ifade etmeye çalışıyordu.

Bu uyarıyı dikkate alıp, yol verdiğimiz gibi yolda bulunan tüm araçlar da bu ikazı dikkate alarak, yol verdi.

Biz bu ayrıcalığı genelde bir devlet büyüğüne ait makam araçlarına ya da ambulanslara tanırız. Sonra önümüzdeki ilk trafik ışıklarında aynı araçların yanan kırmızı ışıkta da durmadan geçtiğine şahit olduk.

Araçlar tanıdıktı, kimlere ait olduğunu biliyorduk. İşimiz gereği bindiklerine şahit olmuştuk pek çok kez.

Bu paşaya kelle yetiştirir nitelikte hız yaparak, trafikte imtiyaz ortaya koyan ve hatta trafik ışıklarını ihlal eden araçların AK Parti Muğla milletvekillerine ait olabileceği bilgisine ulaştık.

Araçlarda çakar olmasına rağmen, plakalar sivildi.

Bu kadar kuralı ihlal edercesine bir tutum sergilenmesine gerek duyulan bizim bilmediğimiz bir gelişme mi yaşanıyordu diye düşündük o da yoktu.

Olsa olsa bu ara partilerinin ilçe kongreleri vardı.

Cumhurbaşkanı Otluk Koyu’nda ise, çağırmış da olabilir miydi? O da olmaz Sayın Cumhurbaşkanı yörede değildi.

Dikkat çekmenin, caka satmanın trafiği tehlikeye atmak ya da kural tanımazlık dışında başka yolları da olabilirdi.

Ama bizim siyasilerin tercihi bu yöndeydi.

Kısacası bu kural tanımaz yaklaşım ve yasaklanmış uygulamaları hala uygulayanlar milletin siyasileriydi.

Bu ülkenin vatandaşı zırt pırt her şeye trafik cezası ödemek durumunda kalırken, milletin temsilcisi olması beklenen siyasilerin bu halktan uzak görüntüyü sergiliyor olmalarını yadırgamamak mümkün değildi.

Yadırgadık ta.

Hal böyle olunca ve de siyasilerimiz vatandaşı anlamak şöyle dursun, vatandaş gibi yaşamayı seçmezse, vay bu halkın haline.

Vay ki ne vay.

Bu ülkede kural herkese uygulanmalı.

Bu ülkenin milli gelirini sadece vatandaş odaklı sağlamak ne kadar hakkaniyetsizlik içeriyorsa, halktan uzak tutum sergileyenlerin de temsil durumu bir o kadar hakkaniyetsizlik içeriyor.

Bu nedenledir ki, dokunulmazlık denilen zırhın alanı sınırsız değil, halkçı yönleriyle bir kısıtlaması olmalı.

Sahi yoldaki tüm seyir halindeki araçları yolu açtırarak, ip gibi ardı ardına sıralayıp, kırmızı ışıkta durmamayı gerektirecek önemde şehirde ne vardı bilmiyoruz.

Açıkçası, bu merakımızın giderilmesini isteriz.

Çakarla imtiyazlı olunmaz. Yüreklere dokunarak, halktan olmakla imtiyazlı olunur.

Eczanenin önünde dörtlülerini yakıp, acil ilaç ihtiyacını karşılayan vatandaşa ceza yazan, çift sıra park etmiş araçlara değil de, kaldırımdan yaya geçidine ayağı değiyor diye yayaya yol vermediği gerekçesiyle sürücüye ceza yazan trafik anlayışımız, aşırı hızla seyredip, trafiği tehlikeyi attığı gibi, kural ihlalinde bulunan siyasilere ait araçlara imtiyaz tanındıkça, olan hep bu ülkenin vatandaşına olacaktır.

Ama o vatandaşın vebali de “pek” olacaktır.

Bu da böyle biline.

Bu yazı toplam 1432 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Süleyman Akbulut Arşivi
SON YAZILAR