TANDOĞAN UYSAL

TANDOĞAN UYSAL

T. Oğuz Alpözen’in Çığlığı: Bodrum Kalesi’nde Restorasyon mu, Tahribat mı?

Taşların dili vardır… Yüzyılların hafızasını taşır. Ama Bodrum Kalesi’nde o dil susturuluyor. T. Oğuz Alpözen’in gözyaşları, sadece bir arkeoloğun sitemi değil; bir milletin belleğini kaybetme tehlikesine karşı çığlığıdır.

whatsapp-image-2025-09-20-at-11-50-42-1
Taşların Hafızası

Bodrum Kalesi… Tarih boyunca nice kuşatmalara, nice medeniyetlere tanıklık etmiş bir taş anıt. Ama kaleyi sadece taş duvarlardan ibaret görmek büyük haksızlık olur. Çünkü o taşların arasında T. Oğuz Alpözen gibi bir öncünün emeği, nefesi, göz nuru var. Sualtı arkeolojisinin Türkiye’deki ilk adımlarını atan, 39 yıl boyunca kaleyi “yaşayan müze” haline getiren T. Oğuz Alpözen, aslında orayı bir ruhla doldurmuştu.

Bugün o ruhun solduğunu söylüyor. Ve belki de en ağır cümlesi şu: “Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’nin sonunu gördüm.”

whatsapp-image-2025-09-20-at-11-50-42

Restorasyon mu, Tahribat mı?

Restorasyon denildiğinde akla korunma gelir; onarmak, yaşatmak, geleceğe aktarmak… Fakat T. Oğuz Alpözen’in gözünden bakıldığında, Bodrum Kalesi’nde yapılanlar “yaşatmak”tan çok “silmek” gibi görünüyor.
Karyalı Prenses’in salonu artık yok. Cam eserlerin sergilendiği salonlar sessiz. Bahçelerde begonviller, yaseminler, gölge veren ağaçlar sökülmüş. Yerine ahşap platformlar, mıcır döşemeler var. Tarihin kokusu yerine bir şantiyenin düzeni hâkim olmuş.

Şeffaflık Eksikliği ve Kırılan Güven

En çok da sürecin kapalı yürütülmesi yaralamış T. Oğuz Alpözen’i. Yıllarını verdiği bir müzenin değişiminde ne bir davet, ne bir fikir alışverişi… Sadece oldu-bittiye getirilen kararlar.
Oysa kültürel miras, sadece bürokratların masasında alınan kararlarla korunamaz. Halkın, uzmanların, akademisyenlerin ortak aklıyla yol alınmalı. Şeffaflık olmadığında, güven duygusu da yıkılır.

Kaybolan Sadece Eserler Değil

T. Oğuz Alpözen’in itirazları sadece taşlara ya da salonlara değil; kaybolan bir belleğe, silinen bir hikâyeye… Çünkü Bodrum Kalesi, yalnızca bir müze değil; Türkiye’nin dünyaya açılan yüzlerinden biriydi. Orayı ziyaret edenler sadece cam eserleri, amphoraları görmezdi; tarihin denizle buluşan nefesini hissederdi. İşte o duygu, o bütünlük yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.

whatsapp-image-2025-09-20-at-11-50-41-1
Ders Alınması Gereken Bir Uyarı

T. Oğuz Alpözen’in gözyaşları, bir arkeoloğun bireysel sitemi değildir; bu ülkenin kültürel mirasına sahip çıkma biçimimize dair bir uyarıdır. Çünkü kültür mirasını korumak, sadece duvarları ayakta tutmak değil, hafızayı canlı tutmaktır.
Eğer hafızayı kaybedersek, geriye yalnızca soğuk taşlar kalır. Ve taşların sessizliği, aslında bizim kültürel körlüğümüzün en büyük kanıtı olur.

whatsapp-image-2025-09-20-at-11-50-41
T. Oğuz Alpözen’in Sözleri

“Bodrum Kalesi Sualtı Arkeoloji Müzesi, yaşayan müze – canlı müzenin dünyadaki ilk örneğiydi. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in açtığı Doğu Roma gemisi dahil 18 sergi salonunu ortadan kaldırdılar. Üzülüyorum. Tarihe belge bırakmak için elimden geleni yapıyorum. Yok olan müzenin belleklerde yaşayacağını biliyorum”

Bu yazı toplam 58 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
TANDOĞAN UYSAL Arşivi

Bir Türkiye Hayalim Var…

01 Aralık 2025 Pazartesi 09:50