Neredeyse bütün milletvekili aday adaylarının açıklama metinlerini okudum. Doğrusu ağlasam mı gülsem mi bilemedim! Sonra dedim ki içimden; “insanları bu kadar çabuk yargılama belki de halk nezdinde daha bilinir olmak için AFAD’a bağış yapmanın bu halini benimsediler? Sonra mevcut görevlerinden istifa edenler çıktı karşıma. -Vay be! dedim. Bazı insanlara ayna sır tarafından nasip oluyor demek ki, aynayla doğru teması kursa bu kadar çıplak çıkmaz sokağa. Ya da bilemedim şimdi çıkar mı  dersiniz? 
-Makam hırsı dediğin diyorum, nasıl bir hırs usta?
Makam hırsı en iyi Hz. Mevlana ile anlatılır. Hz.Mevlânâ Mesnevi’de hırs bakımından iki kuşu karşılaştırıyor: Kazın hırsı, tavusun hırsı. Kazın hırsı boğaz ve şehvet hırsı idi… Tavus ise baş olma iddiasındadır ve bu hırs berikinden kat kat büyüktür. Bunlardan biri yılansa öbürü ejderha gibidir. Hz. Adem de sürçmüştür, İblis de. Adem’in sürçmesi boğaz ve şehvettendir, İblisinki ise kibir ve mevkiden. Cenab-ı Hak, Adem’in suçunu bağışlamış, diğerini lanetlemiştir. Zira ikinci sürçmede şirk vardır. Adem suçunu bilmiş tövbe etmiştir, ancak İblisin kibri onu tövbeden de alıkoymuştur. Baş olma hırsı öyle bir hırstır ki; padişahlar saltanatına ortak olur korkusuyla babalarını bile öldürürler. Bu hırs ateş gibidir her şeyi yakar; kimseyi bulamazsa kendini yakar, bitirir. Bunun için “Saltanat kısırdır” denmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 28.Dönemi, Türkiye için dönüm noktasıdır. Dengelerin bu kadar alt üst olduğu, toplum değerlerinin, ahlak yapısının da üstelik bu denli yıpratıldığı dönemde zannediyor musunuz ki talip olduğunuz vekil maaşları, lükse olan düşkünlüğünüz bir karşılık bulacak? Türkiye Yüzyılı, Asrın Felaketi ile başladı. Görmezden gelmenin, yok saymanın adına “normalleşme” deseniz de insanların yasına duyarsız kalan tavrınız bile anormal ile birleşiyor. Farkında mısınız felaketler zinciri hala diri ve can almaya devam ediyor! 
Ayrıca kusura bakmayın liyakatsizliğe ayrılan vakit ve bütçedeki pay, 27. Dönem ile birlikte son bulmak zorunda. Ya liyakatsizlik düşecek uçurumdan ya da… Buyurun haydi cümleyi siz tamamlayın!
28. Dönemde koltuğa çok oturamazsınız, koltukta çok oturmamalısınız! 11 şehir baştan inşa edilecek. Yunanistan’ı, İran’ı, Suriye’yi, Rusya’yı, ABD’yi, Çin’i takip edince görüyoruz ki Üçüncü Dünya Savaşı bir dilleniyor, bir geri çekiliyor. Dengeler karışık. Pandemi söylentileri uyarıya döndü. Dünya Sağlık Örgütünün uyarı metinleri kol geziyor. Deprem korkulu rüyamız olmaya, yeryüzündeki hareketlilik dünyamızı başımıza yıkmaya devam edebilir ki mevcutta da ediyor. Senin oturduğun yerden uzakta cereyan ettiğine fazla güvenme, zira sana doğru geldiğinin uyarıları ile doldu taştı bilimsel makaleler.
Şimdi oturup şucu bucu deyip bana etiket yapıştırmak istersin, zahmet etme duyarsız kardeşim! Deprem bölgesindeki vatandaşım bile kusuru iktidar ve muhalefete aynı oranda yükledi. Son sözü “devletimiz var olsun” oldu.  Son sözüm benim de elbette bu. Bu yazı suçlu aramıyor. Bundan sonra olması muhtemelin ötesindeki olasılıkları aktarıyor. Ama haklısın, gülerek poz vermekten, adaylık açıklamalarında gözden kaçan gerçeklerden, sanki bir bayram havasında seçim arifesine girilmişçesine halka duyarsız kalan tavrınızdan rahatsızlık metni de olabilir bu yazı. Bazılarınızı rahatsız da edebilir ki zaten amacı da bu! Çeki düzen için hizmetçi tutmazsan bu işi  başta kendinle sonra toplumla barışarak halledersen süper olur! 
İçinden geçtiğimizi düşündüğümüz şu günler, içimizi delerek geçiyor ve yanlışlara dur deme vakti kapıda. Aklımızı başımıza devşirme vakti geldi de geçmesin bari diye yüreğim çarpıyor çok şükür hala…
İlmiyle aydınlatmaya devam eden bir büyüğümüze verelim son sözü, Şahidi Hazretleri der ki;
"Şahidi derdü beladır şahidi aşk-u vela
Sebti dava etmeye burhane gelmişlerdeniz.”