Süleyman Akbulut

Süleyman Akbulut

MEMLEKET KIZARIYOR

MEMLEKET KIZARIYOR

Evet, vaka haritalarıyla birlikte memleket de kızarıyor.

Bu işin böyle olacağı belliydi.

Felaket tellallığı gibi olacak ama olsun nasılsa kimsenin umurunda değil.

Bu daha içler acısı.

Ölen ölsün, kalan kalsın kafasında yaşar olduk adeta.

Bir tweet okumuştum;

“Kişi evden çıkıyor güzel güzel geziyor, hafta sonunun tadını çıkartıyor, sonra eve gelip ‘Çok kalabalık dışarısı bu insanlardan bi halt olmaz, yine yasak gelecek’ diye söyleniyor. Kendisini asla katmıyor. Çünkü onda görünmezlik pelerini var. Ona her şey serbest” diyordu.

Başka söze ne hacet.

Şu an içinde bulunduğumuz durumun özeti tam olarak da bu.

Herkes dışarıda ama herkesin gözü başkasının dışarıda olmasında.

Bu esneme halleri geçtiğimiz yaz ve ardından gelen kapanmaların aynısının habercisi gibi görünüyor.

Hastanelerdeki yoğun bakım ünitelerinde artış yaşanmaya başladı yine.

Bu tedbirlere önce hizmet makamlarının dikkat etmesi gerektiğine vurgu yapmış, bu yönde “Yönetimlerin, düşünce ve planlama gücü yüksek olmalı” diye bir yazı kaleme alarak, Muğla Ticaret ve Sanayi Odası’nın geçtiğimiz hafta basına yönelik kahvaltılı basın toplantısı yapma girişimini eleştirmiştim.

Gerçi konu yine kişiselleşerek, taraftar boyutuna taşınıp, stratejik hamlelerle arkadan dolanma hallerine dönüşmüş ve işimizi yaptığımız unutulmuş ama kimin ne düşündüğünün nazarımda kıymeti harbiyesi de yok açıkçası.

O stratejik ve kişisel arkadan dolanma girişimlerini de bilahare kamuoyuyla paylaşırım elbet.

Bizi ilgilendiren hususların, kamu yararına yani halk yararına olan işler olduğunu karşımızda durup, anlamamakta direnen zümreye anlatıncaya kadar yazacağımızın bilinmesini isterim.

Zaten eleştiriyi kabullenmeyen, özeleştiri kültüründen mahrum olan kişilerin işi değil; yöneticilik veya bir oluşuma liderlik etmek.

Bu nedenle de isteyen kızsın, isteyen sövsün.

Bu kızıp, sövenler şunu bilmeli ki, gerçeklerin er ya da geç gün yüzüne çıkmak gibi bir huyu vardır.

Ne diyorduk, sağlık her şeyden önemli.

Sabredemedik, edemiyoruz.

Sapla saman karışmış durumda.

Anlaşılmıştır ki, ‘Kontrollü Normalleşme’ bize göre değil.

Kimse inkâr etmesin, bu yıl her alanda kayıp bir yıl, geçtiğimiz yıl da öyleydi.

Eğitimde, turizmde ve her şeyde.

Eğitim de interaktif ortamda neredeyse müfredat tamamlanma aşamasına gelmiş, okulları açıyoruz.

Yetişkinin uymadığı tedbire çocukların uymasını beklemek ne kadar akılcı?

Turizm diyoruz, gelir elde etmeyi amaçlıyoruz. Geçtiğimiz yıl bunu yapmaya kalktığımızda olanları gördük.

Bu konuda restoran işletmecisi Tahir Ünsal arkadaşımın günlerdir sosyal medya üzerinden serzeniş ve çağrılarını okuyorum:

“Her yerde restoranlar açık ama Menteşe kırmızı. Neden? Çok basit en fazla kamu çalışanı Menteşe’de, küçük te olsa en çok fabrika Menteşe’de. Aşı yoksa kamuda esnek çalışmaya geçilmeli…Kafe ve restoranlar günah keçisi olmasın…”

Ve bir başka paylaşımında, Covid’in görüldüğü ve yayıldığı yerlerin toplu çalışılan yerler ve kamu kurumları olduğuna dikkat çekmiş ve eklemiş;

“Dikkat edin ne zaman kamuda ve bankalarda esnek çalışma bitti, tam zamanlı çalışmaya geçildi, Covid artışı başladı.”

Yanlış bir tespit değil.

Bu illetle tanıştığımız günden bu yana kamuda ve eğitim kurumlarında virüs tanısına rastlanıldığını saklanmaya çalışılsa bile duyduk, öğrendik.

Okulları eğitime açarak, hiçe sayılması çok muhtemel olan sosyal mesafeyi görmezden gelip, önlem alınması en kolay yerler olan kafe ve restoranların kapatılması gündeme geldi hep.

Oysaki buralar kapatılmayarak, sadece sınırlı müşteri ve HES kodu uygulamasıyla müşteri alınabilir.

Turizm için de aynı tedbirsizliklere göz yumuldu ama kafe ve restoranların gözünün yaşına bakılmadı.

Ayrıca, okullarda, kamu dairelerinde sınır getirile bilinir mi?

Getirilecekse esnek çalışma uygulaması ne diye sonlandırılır?

Zaten kayıp olan bir dönem olduğu aşikar olan bir süreçte okullar ne diye açılır?

Kaldı ki virüs yeni evrildiği haliyle artık çocuklar üzerinde de etkiliyken.

Yok, yok bir şeyler, hatta çoğu şey, yine yanlış gidiyor.

Yazımın gazetedeki yayına hazırlandığı süreçte Kabine toplantısından yeni kararlar çıkmış olur mu bilmem ama bildiğim şey; en azından bu ayın sonuna kadar tedbirlerin sürdürülüp, bunlara sabır gösterebilmemizdi asıl olan ama olmadı.

Hal böyle olunca da Perşembenin gelişi zaten Çarşamba’dan görünmüş oldu.

Allah sonumuza hayırlara getirsin.

Bu yazı toplam 807 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Süleyman Akbulut Arşivi
SON YAZILAR