TANDOĞAN UYSAL

TANDOĞAN UYSAL

“Aşklar Beni Bodrum’a Getirdi”

whatsapp-image-2025-10-22-at-18-32-05

Bazen kader, insanın eline bir çekiçle değil, bir tutku ile dokunur.
Benim kaderim de öyle yazılmıştı.

Henüz 12 yaşında bir kuyumcu çırağıydım.
Altınla, gümüşle uğraşırken, farkında olmadan hayatın en kıymetli madenini işliyordum: aşkı.
Bir işi sevmeyi, emeğin değerini, güvenin sorumluluğunu öğreniyordum.

Ustam Zeki Güldağ, Bodrumlu bir kuyumcuydu.
1972 yazında bacağını kırınca küçük atölyemizde düzen değişti.
O yaz bana güvenip büyük bir sorumluluk verdi:
Bakır üzerine kaplanmış gümüş takıları Laleli ve Beyazıt’taki turistlik çarşılara götürüp tahsilat yapacaktım.

whatsapp-image-2025-10-22-at-18-32-04-2

Siyah körüklü çantam elimde, koca İstanbul’un kalabalığında bir çocuk olarak çalıştım.
Yaklaşık bir buçuk ay boyunca o çantayı taşıdım, her adımda biraz daha büyüdüm.
Ustam iyileştiğinde bana o emeğin karşılığında hayatımın en büyük ödülünü verdi:
“Bu yaz Bodrum’a git,” dedi.

whatsapp-image-2025-10-22-at-18-32-04-1

Kumbahçe’de Aşkın İlk Nefesi

Elbette tek başıma gidemezdim; ağabeyim Ufuk Uysal yanımdaydı.
Ve işte o yaz — kaderin bana yazdığı en güzel satır — Bodrum’la tanıştım.

Kumbahçe’de, bahçesinde kuyusu olan, pırıl pırıl çarşafların güneşte kuruduğu bir evde kaldık.
Sabah kahvaltılarımız, akşam yemeklerimiz ustamın yaşlı anneannesinin elinden çıkan lezzetlerle doluydu.
O evde, Bodrum’un sadece denizinin değil, insanının da sıcaklığını öğrendim.

Sakalık yapan dayısı, su motoruna suları yükledikten sonra bizi de alır, bazen Gümbet’e bazen Bardakçı Koyu’na bırakırdı.
Biz gün boyu denize girer, akşam olunca o motorla bizi tekrar Bodrum’a getirirdi.
O anların kokusu, o tuzlu rüzgâr hâlâ burnumda…

whatsapp-image-2025-10-22-at-18-32-04

Barlar Sokağı’nda elimde torba içindeki paletlerimle dolaşırken kendimi özgür hissederdim.
Bodrum Çarşısı girişindeki develerin önünde çekilmiş bir fotoğrafım var — hâlâ saklarım.
O zamanlar liman bugün Bot Show zamanında boşaltıldığı gibi bomboştu.
Ve ben Kumbahçe’de tahtadan yapılmış kayık iskelelerine şahitlik etmiş biriyim.

Bir de Bodrum’a giderken bitmek bilmeyen otobüs yolculuğunu hiç unutmam.
O uzun yollar, çocuk kalbimin sabırsızlığıyla birleşir, sanki Bodrum’a değil, bir masala gidiyor gibi hissederdim.

Bu anılar, 51 yıl sonra bile taptaze bir şekilde içimde yaşıyor.
Çünkü ben Bodrum’u sadece gördüm değil, yaşadım.
Ve o yaşantı, ilk aşk gibi iz bıraktı.

whatsapp-image-2025-10-22-at-18-32-03-1

Bir Şehrin Çekim Gücü

Bodrum’un insanı kendine çeken gizemli bir gücü vardır.
Ne zaman ayrı düşsen, o mavi seni çağırır.
Benim için bu çağrı, bir sevda gibiydi.
Bazen sessiz, bazen fırtınalı ama her zaman samimi bir sevda.

Bir bacağın kırılması, bir çocuğun gayreti, bir ustanın güveni…
Hepsi birleşip Bodrum’la beni buluşturdu.
O günden sonra ne yazdıysam, neye emek verdiysem, hep o çekim gücünün etkisiyle yaptım.

Benim için Bodrum sadece bir yer değil,
bir duygu, bir enerji, bir aşkın adıydı.

Gazeteciliğe ve Bodrum’a Aynı Aşkla

Yıllar geçti.
Ben büyüdüm ama o aşk büyümeye devam etti.
Gazetecilik, Bodrum’un yanına yerleşti; ikisi birbirine karıştı.

Gazetecilik de bir aşk işidir.
Gerçeğin peşinde olmayı, topluma fayda sağlamayı, kelimelerle iz bırakmayı gerektirir.
Ben o aşkı Bodrum’un maviliğinde buldum.

Yıllar sonra Bodrum’a yatırım yaparken, kalemimi de yanıma aldım.
Ve Bodrum Gündem’deki meslektaşım Fatih Bozoğlu’nun davetiyle yazılarım yeniden Bodrum’un ruhuna karıştı.

Şimdi de Bodrum Gündem’in sahibi, meslektaşım Çiçek Yaman Bozoğlu ile birlikte
Bodrum’dan yana her habere, her duyguya aynı hassasiyetle yaklaşıyoruz.
Bizi birleştiren şey, Bodrum’un gerçeğidir.
Çünkü hepimiz biliyoruz ki Bodrum için yazmak, Bodrum için yaşamak demektir.

a

Bir Aşkın Sonsuz Yankısı

İsveç’te 40 yıl yaşadıktan sonra, içimdeki o ilk aşk beni yeniden çağırdı.
O çocukluk duygusu, o mavi özlem sanki “geri dön” diyordu.
Ve ben dinledim o sesi…
Paşatarlası’ndaki işletmemin yerini alarak Bodrum’a kalıcı olarak adım attım.
Bu dönüş, sadece bir geri gelme değildi —
kaderimin başladığı yere, aşkın doğduğu topraklara dönüştü.

Ve sonra…
Bodrum’daki ilk günlerimin geçtiği Dinç Pansiyon sokağındaki o eve tekrar gittim.
Kaderimin düğümünü ören Bodrumlu kuyumcu ustam Zeki Güldağ’ı aradım.

O an, 51 yıl önceki o yazın kokusu burnuma doldu.
Ve sonunda karşılaştık.
Birbirimize baktık, kelimelere gerek yoktu.
Sarılıp ağladık.
O sarılışta bir çocuğun minnettarlığı, bir ustanın gururu, bir ömrün içtenliği vardı.
İkimizin de gözlerinden süzülen yaşlar,
Bodrum’un tuzlu rüzgârıyla birleşti.

İşte bu da benim Bodrum aşkımdan geriye kalan en güzel duygudur.
Bir ustayla başlayan, bir şehirle büyüyen, bir kalemle ölümsüzleşen aşkın hikâyesi…

Aşklar beni Bodrum’a getirdi.
Ve ben hâlâ o aşkın içinde yaşıyorum.

Tandoğan Uysal, 1972 yazında ilk kez Bodrum’a adım attı. İsveç’te geçen 40 yılın ardından yeniden Bodrum’a dönerek Paşatarlası’nda yaşamını kurdu. O günden bu yana hem gazeteciliğiyle hem emeğiyle Bodrum’un sesine ses katıyor. Bodrum onun için bir mekân değil, bir ömürlük aşkın adı.

Bu yazı toplam 89 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
TANDOĞAN UYSAL Arşivi

Bir Türkiye Hayalim Var…

01 Aralık 2025 Pazartesi 09:50