TANDOĞAN UYSAL
“Basının Gücü Bittiyse, Ülkenin de Umudu Bitmiş Demektir!”
Şimdi kimse kusura bakmasın…
Türkiye’de basın dediğimiz o büyük güç, o bir zamanlar iktidarı titreten kudret, bugün yerlerde sürünüyor.
Bir zamanlar bir belge, bir haber hattı, bir gazetecinin tek sorusu hükümetleri devirdiği günler vardı.
Bugün?
Buyurun bakın…
Skandal mı dediniz? Türkiye’de skandalın artık yüzü bile kızarmıyor
Eskiden “skandal” kelimesi duyuldu mu memleket ayağa kalkardı.
Şimdi skandal üstüne skandal patlıyor; konuşuluyor, tartışılıyor, hatta belgeleriyle ortaya dökülüyor.
Ve sonuç?
Koca bir hiç.
İşte mesele bu!
Bu sadece basının çöküşü değil…
Bu, ülkenin vicdanının felç olmasıdır.
İsveç’te Toblerone devirdi, Türkiye’de milyarlar deviremiyor
Bakın İsveç’e…
Mona Sahlin devletin kartıyla iki tane Toblerone aldı diye siyasi hayatı bitti.
Gazeteci soruyu sordu, sistem tık diye gereğini yaptı.
Niye?
Çünkü orada devletin parası halkın parasıdır.
Bir kuruşun bile hesabı sorulur.
Türkiye’de peki?
Milyarlar gidiyor milyarlar!
Lüks, israf, şaibe, hortumlama…
Belgesi çıkıyor, haber yapılıyor, dosyalar raf raf diziliyor.
Olan ne?
Yine hiçbir şey.
Huzurlarınızda Türkiye gerçeği:
Skandal büyüdükçe sonuç küçülüyor.
Manşetler devirdiği günlerden, kimsenin ciddiye almadığı günlere
Hürriyet bir manşet atardı, hükümet sallanırdı.
Cumhuriyet bir dosya yayınlardı, siyaset tir tir titrerdi.
Milliyet bir açıklama yapardı, gündem altüst olurdu.
Bugün?
Basın:
– Etkisiz
– Susturulmuş
– Ekonomik olarak kıskaca alınmış
– Siyasi olarak çökertilmiştir.
Bir zamanlar gazetecinin telefonu çalınca bakanlar yerinden sıçrardı.
Bugün bir ilçe belediye başkanı bile “görmedim, meşguldüm” diyerek gazeteciyi yok sayıyor.
Bu ne biliyor musunuz?
“Ben size hesap vermem” demektir.
Devlet ciddiyetinin çöküşüdür.
Basın özgür değil; çünkü basın ekonomik olarak tutsak
Türkiye’de kimse konuşmuyor ama en önemli gerçek şudur:
Basın ekonomik olarak bağımlıdır.
Bir medya organı maaşını ödeyebilmek için siyasetçinin vereceği üç beş kuruşa bakıyorsa…
Orada basın bitmiştir.
Orada halkın sesi satılmıştır.
Orada doğrular susturulmuştur.
Gazeteci haber yazarken “Acaba ilan kesilir mi?” diye düşünüyorsa,
Basın özgürlüğünden bahsetmek bile ayıptır.
Özgür basın istiyorsak önce ekonomik özgürlüğü sağlamak zorundayız:
– Güçlü sendikalar
– Bağımsız medya fonları
– Şeffaf sahiplik yapısı
– Siyasetten ve patrondan bağımsız finansman
Ama Türkiye?
Bu anlayıştan ışık yılı uzakta.
Bu bir basın krizi değil… Bu bir ülke çöküşüdür
Basın sustuysa, toplum susturulmuş demektir.
Skandallar sonuç doğurmuyorsa, demokrasi yalnızca bir kelimeye dönüşmüştür.
Gazeteci ciddiye alınmıyorsa, rejim çürümeye başlamıştır.
Bu bir basın meselesi değildir.
Bu bir rejim krizi, bir ahlak krizi, bir umut krizidir.
Bugün Türkiye’de basının gücü bitmiştir.
Ve basının bittiği yerde ne yazık ki ülkenin umudu da tükenmiştir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.