Nurhan Keleş
TÜRKİYE'NİN YÜKSELEN KÜRESEL GÜCÜ, ADİL KADİM MEDENİYET BİRİKİMİNE SAHİP ÇIKMAKLA KALICI OLABİLİR.
Türkiye, sadece coğrafi konumuyla değil, aynı zamanda köklü tarihi ve dinamik kültürüyle de her zaman dünyanın dikkatini çeken bir ülke olmuştur. Ancak son yıllarda, küresel sahnede giderek daha aktif ve belirleyici bir rol üstlenerek, etkinliğini artırma yolunda önemli adımlar atıyor.
Bu yükseliş, sadece diplomatik arenada değil, ekonomi, kültür ve insani yardımlar gibi birçok alanda kendini gösteriyor. Türkiye'nin bu artan etkinliğinin ardında yatan dinamikler ve gelişmeler gelecekte çok önemli büyük roller üstlenmenin önünü açacaktır.
Türkiye'nin artan etkinliğinin temel taşlarından biri, savunma sanayi temelindeki etkinlik yanında, ekonomik büyüme ve stratejik konumun gücüdür. Büyüyen ekonomisi ve genç, dinamik nüfusudur.
Son yirmi yılda kaydettiği ekonomik ilerleme, ülkeyi küresel ticaretin önemli oyuncularından biri haline getirdi. Avrupa, Asya ve Afrika'nın kavşağında yer alan stratejik konumu, Türkiye'yi uluslararası ticaret yolları için vazgeçilmez bir köprü yapıyor.
Türkiye, Batı bloğunda bir NATO ülkesi olması yanında, Avrupa Birliği üyelik süresinde, yıllarca bekletilse de, Doğu bloğunda BRICS ülkeleri gözlemci ülke statüsünden tam üyelik ile ilgili çalışmalarını biryandan yürütmektedir. Etkinliğini Batı ve Doğu jeopolitik ekseninde, etkin güçlü bir denge politikası yürütmektedir.
Türkiye bölgesel bir üretim ve lojistik üssüne dönüşmektedir.
Ulaştırma, enerji ve savunma sanayindeki büyük altyapı yatırımları, bu coğrafi avantajı daha da güçlendirerek, Türkiye'yi bölgesel bir üretim ve lojistik üssüne dönüştürüyor. Enerji koridorları ve ticari ağlar üzerindeki etkisi, ülkenin jeopolitik önemini pekiştiriyor.
Türkiye, çok boyutlu dış politika ve aktif diplomasi ile geleneksel bağlarını korurken, yeni ortaklıklar kurarak çok boyutlu bir dış politika izliyor. Bu yaklaşım, ülkenin sadece Batı ile değil, aynı zamanda Doğu, Afrika ve Latin Amerika ile de ilişkilerini geliştirmesini sağladı.
Bölgesel krizlerdeki arabuluculuk çabaları, örneğin tahıl koridoru anlaşması gibi girişimler, Türkiye'nin diplomatik ağırlığını ve problem çözme kapasitesini gözler önüne serdi. Birleşmiş Milletler (BM), NATO ve G20 gibi uluslararası kuruluşlardaki aktif katılımı, küresel meselelerde söz sahibi olma arzusunun bir göstergesidir.
Türkiye, bu platformlarda sadece kendi çıkarlarını değil, aynı zamanda bölgesel barış ve istikrara katkıda bulunma hedefini de ön planda tutuyor.
Ekonomik ve siyasi etkinliğin yanı sıra, kültürel köprüler ve yumuşak güç Türkiye'nin kültürel etkisi de dünya genelinde yükselişte. Türk dizileri, sineması ve müziği, Orta Doğu'dan Latin Amerika'ya kadar geniş bir coğrafyada milyonlarca insana ulaşıyor.
Bu "yumuşak güç" unsuru, Türkiye'nin imajını olumlu yönde etkilerken, farklı kültürler arasında köprüler kuruyor. Yunus Emre Enstitüsü ve Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) gibi kurumlar aracılığıyla yürütülen kültürel diplomasi ve insani yardım faaliyetleri, Türkiye'nin küresel çapta tanınırlığını ve saygınlığını artırıyor.
Sağlanan eğitim bursları ve sağlık yardımları, Türkiye'nin insan odaklı dış politikasının bir yansımasıdır.
Türkiye'nin dünyadaki etkinliğinin artması, beraberinde önemli fırsatlar ve meydan okumalar getiriyor. Küresel güç dengelerinin değiştiği bu dönemde, Türkiye'nin proaktif ve çok yönlü duruşu, ona daha fazla manevra alanı sağlıyor.
Ancak, bölgesel gerilimler, küresel ekonomik dalgalanmalar ve iç politikadaki dinamikler, ülkenin bu yükselişini yönetirken dikkat etmesi gereken unsurlar olarak öne çıkıyor. Sürdürülebilir büyüme, teknolojik dönüşüm ve güçlü kurumsal yapılar, Türkiye'nin küresel etkisini kalıcı kılmak için anahtar niteliğinde.
Türkiye, küresel ölçekte etkinliğini biryandan arttırırken, Dünya’daki dengelerin güç mücadelesinin değişmesi sürecinde, ekonomik güce olan talebi sürekli daha da fazlasıyla artmaktadır.
Türkiye, sahip olduğu tarihi miras, jeostratejik konumu, dinamik ekonomisi ve aktif dış politikasıyla küresel arenada giderek daha belirgin bir aktör haline geliyor. Çok kutuplu bir dünyanın inşasında kendi özgün yerini bulan Türkiye, önümüzdeki yıllarda da uluslararası ilişkilerde kilit bir rol oynamaya devam edecektir.
Bu yükseliş, sadece Türkiye için değil, aynı zamanda küresel barış, istikrar ve işbirliği için de önemli bir potansiyel taşıyor. Bu küresel ölçekteki mücadelesi yanında, İç dinamik yapısını da, sürekli güçlendirecek etkinlikleri de yapmaktadır.
Türkiye’nin artan bu küresel güçteki etkinliğin yanında, sorunları ve problemleri de elbette vardır. Bu sorunların başında, yolsuzluklar, kültürel yozlaşma, asgari ücretin düşük olması, emekli maaşların geçim sınırın altında kalması, terör olayları, esnafların ekonomik geçim sıkıntısı, gibi daha birçok konuyu burada dile getirebiliriz.
Türkiye, ülkemiz vatanımız, küresel ölçekte daha güçlü olmak için bir yandan mücadele verirken, ülke içindeki sorunlarımızı ve sıkıntılarımızı, ancak kadim yüksek medeniyet birikimimize, güçlü irademiz ile sahip çıkarak ancak daha adil çözümler üretebiliriz.
Türkiye’nin küresel ölçekteki gücü, daha adil bir sisteme ve küresel ölçekte daha adil bir ekonomi yapısına geçmekle ancak daha kalıcı hale gelebilir.
Sevgi, Muhabbet ve dua ile kalın İnşallah
NurHan Keleş
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.