Hasan Telli

Hasan Telli

Anlamak ve Anlamlandırmak!

Anlamak ve Anlamlandırmak!

Başlığa baktığınızda nedir şimdi bu? Yada ne alakası var? İkisi de birbirinin aynı değil mi? Gibi soruları sormaya başladığınızı duyar gibi oluyorum. Aslında her ikisi de farklı. Anlamak kısaca bir sözün, sözcüğün, bir simgenin, bir olay, olgu ya da davranışın ne demek olduğunu, neyi gösterdiğini kavramak diye tanımlanır. Anlamlandırmak ise anlamını açıklamak; anlam vermek, anlam kazandırmak diye tanımlana bilir. İsterseniz kısa bir örnekle irdeleyelim. Yıllar önce Anadolu topraklarında üretilen ekinleri gören bir ziraat mühendisi bizim ekinlerimizin boyu çok uzun acak başakları çok küçük. Belirlemesinin ardından tohum ıslahı yapılma kararı alınır yıllar sonra büyük başaklı ve kısa saplı ekinler yetiştirilmeye başlar. Ancak kısa saplı ve büyük başaklı ekinler kimilerini memnun ederken kimilerini ise zor duruma sokar. Artık ülke olarak samanı ithal eden bir hale gelinmiştir.

***

İşte anlamak ile anlamlandırmak arasındaki fark bu kadar basit. Anlamak anı görmek ve anlamaktır onun neler getireceğini neler yaşanacağını öngörebilmek analizleri yaparak anlamlandırmak ise herkesin harcı değildir. Etrafınıza bir bakın ve yaşananları böyle değerlendirmeye çalışın. Yaşanan gelişmelerin geçmişine bakarak o dönemde sizlere mantıklı gelen olayların son olarak nerelere gittiğini, nelerle bağlı sorunlara yol açtığını görmeniz gerekir. Sizlere kısa süreli sunulan rahatlığın sonunda sizi farklı yönlerden rahatsız edeceğini görürsünüz.

***

Anlamak, anlamlandırmak, açıklamak. Bu üçlü bana –insanın- benin ‘kendi’ ile ve ‘dış dünya’ ile kurduğu ilişkide en temel, dolayısıyla da en önemli sürecin aşamalarını adlandıran kavramlar olarak görünür. Bu süreç; psikolojik, sosyolojik ve felsefi olarak bilginin olanaklılarını ve niteliğini açıklamakta kullanabileceğimiz araçları bize gösterir, kısmen de sağlar. X kralı kendisinden sonra tahta çıkabilecek bir varis bırakamadığı için oldukça dertli bir şekilde düşünmeye başlamış… Tahtımı en azından zeki birine bırakmalıyım diyerek, akıllıca da bir oyun kurgulamış. Oyuna başlarken yaşadığı topraklarda hiç olmayan ve halkının daha önce hiç görmediği bir varlık bulmaya karar vermiş. Kralın yolu bir gezi sırasında Hindistan’a düşmüş. “Fil” denilen görkemli hayvanı ilk olarak orada tanımış. Hint kralından(Mihrace’den) bir ricada bulunarak, ülkesinde olan en büyük fillerden birisini sarayına istemiş. Hint kralı, X kralını kırmamış. Ve en büyük fillerinden bir tanesini etrafı kapalı bir at arabası ile X kralının sarayına göndermiş. X kralı, fil konvoyu daha yoldayken hemen hazırlıklara koyulmuş. Penceresi olmayan bir odayı ziftle kaplatarak fili içerisine koymuş. Tellallar ile yeni bir kralın seçileceğini halkına duyurmuş. Odaya geçip içerideki nesnenin ne olduğunu bilen kişi, yeni kral olacakmış… Birinci taht arzusuyla kıvranan zavallı adam odaya girmiş. Karanlıkta aranırken, eline ilk olarak filin kulakları geçmiş. Adam sevinçle odanın dışına çıkmış. Dışarıda bekleyen X kralı ve adamlarına : “Buldum, bu içerdeki nesne bir yelpazedir.” demiş. Kral: “Bilemedin, kesin bunun kellesini!” deyince tüm adaylar böyle bir cezayı beklemedikleri için dona kalmış. İkinci taht arzusuyla kıvranan zavallı adam, odaya girmiş. Zifiri karanlıkta aranırken eline ilk olarak filin hortumu geçmiş. Bakmış ki hortumun ucu da ıslak. Adam yarı şüphekar ama sevinçle odanın dışına çıkmış. Dışarıda bekleyen X kralı ve adamlarına: “Buldum, bu içerdeki bir su hortumudur” demiş. Kral: “Kesin bunun da kellesini! Bu da bilemedi” deyince adaylar korkudan vazgeçmeye başlamış. Üçüncü aday filin kuyruğuna dokunduğunda kamçı, dördüncü aday sırtına dokunduğunda bir büst demiş ve ilk adaylar gibi kellelerinden olmuşlar. Beş, altı, yedi derken kimse filin canlı bir hayvan olduğunu anlayamamış.

***

Fili hayatın kendisi gibi düşünürsek mevki koltuk peşinde koşanların işi baya zor. Bilmedikleri her şeyi biliyormuş gibi yaparak kendilerine paye kapmaya çalışacaklar desenize. Birde bunların etrafında dolanan “Çanak Yalayıcıları” yok mu onlar ise çok komik hallere düşüyor önce ben yaparım diyor sonra yapamayınca olmayan vaatlerle işin ehlini kandırmaya çalışıyor…

Bu yazı toplam 4018 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Telli Arşivi
SON YAZILAR