Cemal Demirtaş

Cemal Demirtaş

DÜNÜN GÜNEŞİ İLE BUGÜNÜN ÇAMAŞIRLARINI KURUTMAYA ÇALIŞMAK

DÜNÜN GÜNEŞİ İLE BUGÜNÜN ÇAMAŞIRLARINI KURUTMAYA ÇALIŞMAK

40 bini çoktan geçen vefat sayısı.

Yüzbinleri bulan yaralı.

Yüzbinleri çoktan deviren yıkık evler.

Milyonları bulan kırık gönüller.

Öyle bir felaket ki 2 dakikada 14 milyon insanı sokağa döktü.

Ardına bakmaya bile fırsat vermeden...

Anayı evlattan, babayı yardan, evladı hayattan aldı götürdü..

Depremin ilk saatlerinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, felaketten etkilenen şehirlerin belediye başkanlarını arayarak durum hakkında bilgiler aldı.

Bu, bize en azından kötü günlerde birlik olmamız için önümüzde hiçbir sebebin olmayacağı konusunda birazcık da olsa umut verdi.

Ama.

Öyle olmadı işte.

Daha bu görüşmelerin detayları bile belli olmadan kaostan ve ayrımcı politikadan beslenen mahfiller üretime geçti. Yok efendim Cumhurbaşkanı sadece AK Partili olan belediyeleri aradı diye. Neyse ki mesele netliği kavuşunca seslerini "mecburen ve bir başka algıda çıkarmak üzere" kestiler.

Ardından İP Genel Başkanı Meral Akşenerin Cumhurbaşkanını aradığı bilgisi geldi. Oh dedik, güzel bir gelişme. Ardından SP li Temel Karamollaoğlunun da aradığı bilgisi ile daha bir rahatladık.

Ama..

Yine olmadı.

Hataya giden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, arkasına aldığı İBB ye ait bir moloz kamyonu önünde poz vererek " Havalimanını biz yapıyoruz, hadi tutukla. " diye twit atarak birden peydah oluverdi.

Ardından Meral Akşener yanına aldığı birkaç acılı depremzede yakını ile "Devlet Nerede" demeye başladı. Üstelik bunu, beş metre ileride düzinelerce AFAD çadırının, 100 metre ileride, günde 5 bin kişiye yemek yapan KIZILAY Aşevine bakarak yaptı.

Ümit Ozdağ gibi kaos ve sorumsuz siyasetten beslenenler ise yine Suriyeliler üzerinden nema toplama gayretine girdi. Ki bunu Suriyeli bir iş adamının 1 milyon lira bağışladığı gün, "Suriyeliler önce, AK Partililer önce kurtarılıyor" diyerek yaptı.

İlk andan itibaren üstündeki elbiseyi çıkarmayı bile unutan Bakanların, günlerdir kesmedikleri sakalları ile bile alay edildi.

Hele biri var ki, kutuplaşmanın dibini buldu desek yeridir.

Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan, yıkımlar ve yüzlerce insanın feryatlarından etkilenip, sandalye kenarına eğilerek ağlayan İçişleri bakanı Süleyman Soylu'nun resmini kendi resmi Twitter hesabına profil resmi yapacak kadar ileri bile gitti.

Ahmet Davutoğlu dün dediklerini tek tek yutarak, bunca yıl kaldığı devlette, zerrece Devlet Terbiyesi almadığını her ağzını açışta ortaya koydu.

Boş binalar önünde canlı yayınlar yaparak, Sırtında samur kürk, tırnağında jel ojelilere "Devlet yok, kimse gelmiyor, dozer yok,kamyon yok, afad yok.." diyerek puştluk peşinde koştular.

Düşünün;

Bir restauranta girdiniz.

Restaurantta 100 masa olsa, 100 ü de dolu olsa, aldığı sipariş ile ve sıra ile servis edilirken birileri kalkıp "bu nasıl restaurant, servis yok, yemek yok, gelmedi.." dese..

Her masaya elbette bir garson alınmıyor değil mi?

O halde sıra beklemeyecekseniz başka Restauranta gidebilirsiniz.

Ki burada başka yere gitme şansımız asla yokken !!!!

Durum burada hiç farklı değil. Arama ve kurtarma ekipleri önce toprak altında kalan canlıları kurtarma peşinde. Bir kişiyi enkazdan kurtarmak için minimum 40-50 kişilik ekibe ihtiyaç var. Kepçeci,dozerci,ambulans,itfaiye,güvenlik,kurtarma,doktor,uzman köpek bile bunlara dahil. Binlerce kilo ağırlığındaki molozlar çıplak ellerle milim milim kazarak yapılıyor ve bunu bildikleri halde hem de.

İstiyorlar ki, 300 bin bina yıkıldıysa 300 bin ambulans,300 bin doktor. 300 bin dozer,300 kamyon,300 bin ekip orada hazır ve nazır olmalı. Yapmak istedikleri aslında bu.

Bu da, boöyle bir şey kainatta bile yok ki.

Maalesef asrın felaketi bile bizi birleştiremedi.

Cumhurbaşkanının özellikle sosyal medyada yalan yanlış paylaşım yapanlara karşı sarfettiği sözler, o anki ruh hali ile sinirli ve kızgın halde çektikleri bir kare poz üzerinden dahi alçakça algı yapmaya kalktılar.

Devletin tam yetkili olarak görevlendirdiği Kurumları AFAD ve KIZILAY a alternatif olarak AHBAP adında bir Derneği refere ettiler. Düşünün; bunları yapanlar, yarın Devlet yönetmeye talip olanlardı.

Zor ve dayanışma isteyen anlarda biz eğer "Devlet Başa" diyemeyecek isek, yarın başa geldiklerinde bugün ittiklerinden nasıl kendilerine itaat bekleyebilirler ki?

Daha göçük altında belki nefes alan hayatlar hala var. Belki binlerce cansız beden var..

Değer miydi üç paralık politika için o canların üstündeki toprakta tepinmeye, değer miydi?

Sınıfta bir kere daha kaldık.

Elin Yunanı Atina'dan, siyonist İsrail Telaviv'den, savaşta yerle bir olmuş Ukrayna Kiev'den, Cemal Kaşıkçı'yı asit bidonunda yok etti diye gerildiğimiz Suudi Arabistan Riyad'dan, Muhammed Mursi'yi Şehid etti dediğimiz Mısır Kahire'den, TEMMUZ hain darbesinin bir numaralı finansörü dediğimiz BAE Abu Dabi'den, (ki Şeyh Zayed'in Annesi Fatıma Binti Mübarek şahsi servetinden 13.6 milyon $ hibe etmiştir) gelirken, malesef Karamollaoğlu Balgat'tan,

Kılıçdaroğlu Söğütözü'den,

Akşener Aybuke Yalçın Caddesinden, Davutoğlu M. Kemal mahallesinden,

Babacan 2158 sokaktan,

Gültekin Uysal Dr Sadık Ahmet Caddesinden kalkıp Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne gidememiştir.

Maalesef durum bu.

Maalesef muhalefet her zamanki gibi yaklaşmaya olan yepyeni bir seçim yenilgisi karşısında bitme noktasındaki imajini kurtarmak için hiç mümkün olmayan  bir şeyi yapmaya;

DÜNÜN GÜNEŞİ İLE BUGÜNÜN ÇAMAŞIRINI KURUTMA DERDİNE DÜŞMÜŞTÜR.

#SöylerimGeçerim

Bu yazı toplam 1094 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Demirtaş Arşivi
SON YAZILAR