CANAN BAYKIZ

CANAN BAYKIZ

Normali Unuttuk Şimdi Anormal Yorgunuz!

Normali Unuttuk Şimdi Anormal Yorgunuz!

“Yorgun” kelimesi bakmayın “iki hece- altı harf” gibi göründüğüne, yaşarken yüreğe yükü ağırdır. İnsanın başını ağrıtır, omzunu düşürür, belini büker. Toplumun değerlerini yıpratır,kimliğini sorgulatır, duyarsızlaştırır. 
Toplumun yorgun olduğunu nasıl anlıyoruz? 
•    Etrafınızda her geçen gün  kaybolmuş, sıkışmış kalmış, depresyonda olan insanların sayısı artıyorsa,
•    Toplum, kendi değerlerini yaşatacak kadar zamanı bile kendine çok görüyorsa,(bayramda çalışıyor ya da tatil yapıyorsa, aile toplantıları için vakitsizse vb.)
•    Gücü ve hedefleri bireysele indirgenmiş ve toplum menfaatleri fertlerin düşüncelerinde bile yer tutmuyorsa,
•    İhtiyaç hiyerarşisi çoktan sapıtmış, tüketimin esareti etrafı sarmışsa,
•    Cemil Meriç’in deyimiyle –izm’ler hayat görüşüne dönüşmüş, hangi sarmalın içine girsen ona teslim olursun formuna kavuşmuşsa,(bizim toplumun kısır sarmalları kapitalizm,nepotizm,obskürantizm..Tanımlarını bilmediğimiz kavramların sarmallarında dönüp duruyoruz. Dahası bilgimiz olmadığı için onlara karşı silahsızız. Bu kavramlara  uzun ve yavaş bakıyoruz ve kararlılıktan çok, oluruna bırakma halindeyiz.)
•    Tedbirsiz tevekküllere yaşanan tüm acılara rağmen rağbet ediyorsa,(afetlerden,iş kazalarından ders alınmıyorsa.)
•    En büyük acılarda bile yas tutulmuyor, yasın süresi bir haftayla sınırlandırılıyor ve normalleşme dönemine hızlı geçiş yapılıyorsa…
Daha çok sıralarım ama bu kadarı bile yetiyor aslında. Yazıyoruz, çiziyoruz, işleyişe elimizden geldiği aklımızın yettiğince destek olmaya çalışıyoruz. Ama “Hayal misin Sahi?” isimli kitabımda da geniş ele aldığım sebeplerden dolayı bir akıl tutulması var. Dahası bu tutulma için bir zaman çizelgesi yok. Üç gün mü sürecek, beş ay mı? Tutulduk ve böylece kalacak mıyız? Nedir yani son durum bilmiyoruz. Bilmek, bilginin peşine düşmek yorucu görülüyor tarafımızdan. Bir fikri satın almak ya da bir fikrin peşine sorgusuz sualsiz düşmek ise moda oldu. Eğlenerek uyguluyoruz.
Mesela şu sürecin normali, liyakatli insanların yönetimde yer almasıydı, bilimin ve aklın ışığında depremlerin, afetlerin, önüne geçilemeyen iş kazalarının kayıp döngüsünün durduğu ya da minimize olduğu bir düzene çoktan kavuşmuş olmaktı. Yanlış alınan kararlar ya da gücümüz el vermediğiyse acıları durdurmaya topluma karşı kendimizi sorumlu hissedip özür dilemek ve istifa makamını çalıştırmaktı. Ben yazarım, diğeri konuşur, beriki çizer hepimiz alkışlanırız ama hiçbirimiz bir Allah’ın kulunun kulağına küpe olamayız. Sonra anormal düzen kaldığı yerden devam eder. Elimiz de dilimiz de tutulur, öğrenilmiş çaresizliğe gark oluruz. 
Anlamadığımız şu; dün İstanbul, Yalova Kocaeli’ydi. Dün Zonguldak, Soma’ydı. Bugün Kahramanmaraş, Hatay,Adıyaman. Bugün Yatağan, Milas. Afetten de ölüyoruz, iş kazasından da…
Acımız büyük aklımız kısa, normalleştikçe süreci daraldıkça anormal normal oluyor be usta!
Peki Ustam sana sorarım: Saati kaça kuralım bir dahaki ölümden önce saat kaçta uyanalım?

Bu yazı toplam 1148 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
CANAN BAYKIZ Arşivi
SON YAZILAR