Güzide Kasim

Güzide Kasim

Allah Düşürmesin…

Allah Düşürmesin…

Hani derler ya “Allah eksikliğini de göstermesin, düşürmesin de”. Bizim hastane aynı öyle işte..

Geçen hafta kendi olayım da tanık oldum bazı şeyleri.

Geçen hafta içi ayağımı incittiğim için acile gittim. Allahtan yanımda refakatçim vardı. Acilin önünde arabadan indim ama ben ayakta durmakta zorlanıyorum, yürüyemiyorum. Dışarıda birkaç hastane görevlisi var sanırım mola için çıkmışlar. Ben kör topal yürürken sanki hastaneye değil de sokaktan geçen birine bakar gibi gözler üstümde ama kimsenin yardımcı olmaya niyeti yok.

Neyse refakatçim olan güzel hemşirem gelince içeriden sıra alıp travma odasına yönlendirildim. Kapıdan girerken şöyle bir baktılar ama nafile  kimse niye geldiğimi nereye geçmem gerektiğini söylemedi.  Gittim boş bulduğum sedyeye oturdum. Öyle kalabalık ya da acil vaka da  yoktu. Herkes bilgisayarın başında kendi işlerindeler. Gözlerim şöyle doktor ya da ilgilenecek birini aradı. Çok geçmeden yanıma bir hemşire geldi şikayetimi sordu. Şikâyetlerimi anlatınca beni röntgene yönlendirdiler. “şuradan röntgen kaydını yaptır sonra röntgenini çektir gel “dediler. Ama ben ayakta zor duruyorum. Refakatçim  Allahtan tecrübeli bir hemşire. Sonra yanımıza gelen görevli arkadaş,  arkadaşıma döndü (ayakta duramadığımı gördü ki ) “siz dışarıdan bir tekerlekli sandalye bulun getirin hastayı öyle götürün “ dedi. Şaşkın bakışlarla “sorun değil giderim “ dedim ama aklıma takılan deli

sorular ;

*Bu hastanede personel (hasta bakıcı) yok mu?

*Dışarı çık bul getir ne demek? Ne kaybettik de aramaya çıkıyoruz?

*Hastane görevlisi tekerlekli sandalyenin yerini bilmiyorsa biz nereden bulalım?

*Bu görev,  bizim görevimiz mi? Hastane personelinin görevi mi?

Her neyse bir şekilde filmimizi çektirdik, travma odasına döndük. Ama nöbetçi doktor hala gelmedi yanıma. Benim oturduğum sedye ile doktorun oturduğu bilgisayar arası yaklaşık 15 adım diyelim. Benim röntgen sonuçlarını baktığımı anladığım sırada artık dayanamadım yine kör topal yanına gittim. “Neyim var doktor hanım” dedim. “Bir şey görünmüyor ama çok ağrıyorsa istersen alçıya alalım “dedi. Ama bırakın ayağıma bakmayı yüzüme bile bakmadı. Hasta- doktor ilişkimiz gelen telefonla son buldu. Sayın doktorum  oturduğu koltuktan kalkarak uzaklaştı. Ben garip öyle kalakaldım.

Yanıma hemşire arkadaş yaklaştı.” Sizin refakatçiniz  vardı şöyle geçelim “dedi. Zaten bir tek ilgili ve güler yüzlü o hemşire arkadaştı.

Sonuç olarak ne bir ilaç tedavisi ne de ne yapmam konusunda bilgi verildi. Yanımda ki refakatçi hemşiremle öyle kaldık. Arkamıza baka baka çıktık hastaneden.

*İstersen alçıyı alalım ne  demek ? Benim   zaten o kadar bilgim olsa buraya gelmem ya da ben de  tıp        okurdum.

* Fakültelerde okurken travma hastalarına yaklaşılmaz, sadece tetkik sonuçlarına göre değerlerdir diye eğitim mi alıyorsunuz?

*Hastanın bilgi edinme , bilgi alma hakkı nerde?

  1. kademe hastanemizin eksiklikleri çok fazla kolay kolay da giderilmeyecek gibi gözüküyor.

Hastane de personelden çok (hatta personel yok gibi) tıbbi sekreter var. Doktorlarda bir bezginlik, yorulmuşluk ifadesi var.

Hastalar da hastane çalışanlarına karşı  bir  güvensizlik var,  ilgisizlikten şikayetçi.  Bu  algıyı da oluşturan yine hastane çalışanları.

Çok acil yönetimin ve ilgili makamların bu konuları el atması gerekiyor diye düşünüyorum.

Ne diyelim Allah düşürmesin…

Bu yazı toplam 2809 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Güzide Kasim Arşivi
SON YAZILAR