CANAN BAYKIZ

CANAN BAYKIZ

Bir Şey Oldu Abi ve Biz Öldük!

Bir Şey Oldu Abi ve Biz Öldük!

Kendimizi ön plana çıkarma çabamız, takım tutar gibi desteklediğimiz siyasilerin her ne yaparlarsa yapsınlar, evladını kötü yola düşmüş dahi görse, bağrına basan anaç havamız için mevsim değişsin artık! 
Afetler sürpriz yapmıyor. İkazları var, geçmişten gelen sinyalleri var. Konusunda uzman isimlerin zaman zaman sunduğu proje önerileri, raporlar var. Hepsi için “bir şey olmaz abi, şimdilik dursun abi, biz işimize kazancımıza bakalım abi” derken “ bir şey oldu abi ve biz öldük!”
Ölürken de gördük ki; değerlerimizin üstüne siyaset yapışmış. Türk Kızılayı, Türk Silahlı Kuvvetleri, AFAD, kamu kurumları, belediyeler, medya, ilk 500’e giren cirosu yüksek şirketlerimize kadar her yerin üstünde bu etiket modası. Cumhuriyet tarihinin en düşük stoğunu gören kanda, bağış yapmak için elinin gitmediği cüzdanda daha da önemlisi organize olamadığımız ama alınması gereken tüm aksiyonlarda; beton gibi elimizi ayağımızı tutar olmuş. Denizin suyu yükselince sarsılmak ile kalmayıp batmamız bundan. 
Bakın, biliyorum bunlar bu zamanın sözleri değil ama ne olur bırakın da herkes işini yapsın!
 “Dış güçler” dediklerimiz bile şuan sahada. Yunanistan, İsrail başta olmak üzere Dünya, Türkiye’nin yardım çağrısına kayıtsız kalmadı. Sahra hastaneleri kuran mı istersin, enkazdan can kurtaran mı, çadır kuran mı, ulaşamadıklarımıza bizden önce ulaşan mı? Yaradan hepsinden razı olsun. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, atalarından miras kalan insanlığının halen meyvesini topluyor. 
Peki bizler? İnşaatçısından, sağlıkçısına, askerinden, madencisine, işçisinden CEO’suna kadar herkes devlete destek olmak için elinden geleni yapmaya gayret ediyor. Bilim insanlarının eleştirileri var mı? Var. Haklı oldukları yerler mutlaka var. Yalnız eskilerin bir sözü var “gün bugün, saat bu saat!”  Bugün zamanla yarışılan bir can pazarı ülkem. Ayağa kalkmak için herkesin yardımına ve bir olmaya muhtacız. Ölümün yarası sarılmaz. O yara ancak zamanla kabuk tutacak. Şükrediyoruz; hayatta kalanlarımız da çok. Özellikle çocuklarımız, yarınlarımız için kendimizle yüzleşeceğiz ve yüzleşmeliyiz.
Dünde yanlış olanların sorumlusu hepimiziz. Yeteri kadar mahalle  baskısı oluşturamamış, zamanında bilinçlenip birlik olamamış olabiliriz! Çok eleştirdiğimiz halde yerimizden kalkamamış, atı alan Üsküdar’ı geçerken biz seyirci kalmış olabiliriz! Bugün bu saatte kurtarabildiğimiz kadar nefesimizi toplayıp, düştüğümüz yerden kalkacağız. Geri kalan ne varsa hepsini kalkınca konuşalım lütfen!
Dostlar; şu an arama kurtarma hususunda bilgisiz olan bizler için bölgeye gitmek, bölgedekilere yeni bir yükten başka bir şey ifade etmez. Ancak; orada faydası dokunacak kim varsa, elini taşın altına koyma vakti. Ankara, İstanbul, İzmir, Muğla gibi güvenli bölge olarak görülüp depremzedelerin taşındığı illerde onları karşılama görevi de bizim olsun. Otellerde, otogarda, havalimanlarında çalışan yakınlarımızla koordine olabiliriz. Neye ihtiyaçları varsa bulunduğumuz ilde/ ilçede elimizden ne gelirse seferber olabiliriz. AFAD kabul etmiyor diye çok eleştirdiğimiz elimizde kalan temiz, ikinci el bebek çocuk kıyafetleri, “kullanabilirim ” diye yedeklediğimiz montlar, kabanlar, botlar, çocuklar için kırtasiye malzemelerini, hallerini hatırlarını sormak için giderken biz hediye edebiliriz.( Bu arada maalesef bazılarımız vakti zamanında öyle saçma koliler hazırlayıp, afet bölgesindeki insanları zora soktu ki AFAD da AHBAP da birinci el demekten başka yol bulamadı. Eleştirsek de haklılık payları yüksek bilin isterim.)
Ayrıca bu süreçte depremzedelerin  eğitimlerine devam etme hususunda, psikolojik yardım ya da takıldıkları ne varsa çözüm için valilikle, ilgili kurum kuruluşlarla geçilmesi gereken temas hususunda biz de devletimizin yanında ona destek olmak için görev alabiliriz. Durumları ile ilgili bir çıkmazları kayıp,çalıntı durumları varsa haber desteği de elzem olabilir. Kayıp ne ölçüde sorup öğrenmek ve telafisi için ne mümkünse elimizden gelen gayreti göstermek hepimizin insanlık vazifesi. 
Bir diğer altı çizilmesi gereken nokta; bu süreç 10 gün sonra tamamlanacak bir hale  sahip değil. Yıl hatta yıllar sürebilir 10 şehrin yeniden hayata tutunması. Bugün kış şartları diyoruz, yarın o şehirlerin yaz şartları da çetin olacak. Bu da demek oluyor ki; yardımların sürdürülebilir olmasının da altını çizmek şart.
Son olarak, Muğla özelinde 7 Mart 2020’de Muğla Büyükşehir Belediyesi koordinasyonunda Deprem Çalıştayı yapılmıştı. Oldukça değerli, diğer illere de örnek teşkil edecek önemli bir adımdı. Burada yaptığı konuşmada, Türkiye’de deprem denince akla gelen ilk isimlerden biri olarak öne çıkan Bilim İnsanı Prof.Dr. Naci Görür  “Muğla’nın hem kendi depremini üreten fay hatları var, hem de komşularının depremini üreten fay hatlarından etkileniyor. Ancak; yine de Muğla deprem konusunda şanslı. Çünkü, burada en büyük deprem 7 şiddetinde olacaktır. Eğer, Muğla kentsel dönüşümünü ciddiye alırsa depremlerden yıkılmaz. Fakat, ülkemizde 5 şiddetinde bile yıkılan yapılar ve can kayıpları olabiliyor. Bu nedenle ciddi önlemlerle Muğla depremlerden etkilenmez” demişti.
O günden bugüne yapılan kentsel dönüşüm konusundaki çalışmaları, raporları, İl  Deprem Kurulu oluşturuldu ise yer alan isimleri bilmek ve onlarla kamuoyunu buluşturmanın, bilinci yükseltmek için adımları sıklaştırmanın tam zamanı diye düşünüyorum. Basında görevli arkadaşlarıma da bu konuyu hatırlatmak isterim.
Depreme engel olamayız doğru. Fakat ahlakı, bilgiyi ve binayı sağlam temele oturtmayı başarırsak can kayıpları olmadan üstesinden de gelebiliriz. Yaşananlar siyasetin çok üstünde devlet meseledir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti yaşanan tüm zorlukların üstesinden gelebilecek güçtedir. İnancımız da umudumuz da bu yöndedir. Ülkem cenaze evi, acılarımız büyük, Allah hepimize ayakta kalma ve yaraları sarma gücü versin. 
Depremzedelerin yanında olan herkese minnet ve dua ile. Başımız sağ olsun Türkiye’m.

Bu yazı toplam 1497 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
CANAN BAYKIZ Arşivi
SON YAZILAR