Devam Edelim..
Tam da bu noktada " sen asla benden olmadın ama ben senden gibiyim" modelini uygulayan FETÖCÜ kadrolar devreye girdi. Ne güzel de "yürüyordu" planları. Elebaşı Fetö geçmiş iktidarların hususi olarak vermiş oldukları "HAMİLİ KART YAKÎNİMDİR" kartıyla küresel güç olma yolunda ilerliyordu ayrıca.
Fetö bir makama göz diktiyse o makamı ele geçirmemesi için her türlü oyunu oynar ve ele gecirirdi. Hem de sırtını sıvazlaya sıvazlaya. Sırıta Sırıta. Güya çok üzülmüş gibi yaparak..
Para musluklarına ilk çomak bana göre Milli Eğitim Eski Bakanı Nabi Avcı'nın dershaneleri kapatma sözü ile başladı.
Sonra gezi olayları.
Güçlerini göstermek için Recep Tayyip Erdoğan'ı ultra zırhlı makam aracında baygın bıraktılar. Anahtarı da içeride UNUTTULAR. Sonra da top işlese kırılmaz camları balyozla kırmaya kalktılar...52 yaşındaki Başbakan'a "aşırı yorgunluk, şeker düşmesi, oruç" bahane edilerek yapıldı bunlar. Neyse ki o cam kırıldı..!
Sakın ha..!
O araçtan hiç de çıkmazdın. Ayağını denk al demekti aslında...Elbette ne koruma personeli ne makam şoförü.. Hiç birinin sorumluluğu olmayabilir. Ancak bu güç, en masumu bile kendi kirli emellerine alet etmekte mahir değil mi zaten?
Sonra.
Hortumlar kesildikçe azdılar.
7 Şubat 2012.
Saat 16.55
Oslo görüşmelerini bahane eden Fetöcü savcı,MİT Müsteşarı Hakan Fidanı, 4 mensubu ike birlikte ifade için çağırır.
Recep Tayyip Erdoğan Istanbul'da bir hastanededir.
Saat 17.00
Recep Tayyip Erdoğan Saat 17.00 de ameliyata girecektir. Bu sebeple Hakan Fidan'ın ulaşması mümkün olmaz. Fidan bir üst makama, o dönem Cumhurbaşkanı olan Abdullah Güle ulaşır. Gül " ifadeye git" der.
Fidan bir bit yeniği olduğunu anlar. Bir ümit tekrar Recep Tayyip Erdoğan'ı arar.
Hayret.
Recep Tayyip Erdoğan ameliyata girmemiştir.
"Kesinlikle ifadeye gitme..!"
Recep Tayyip Erdoğan'ın ameliyata girmediğini ve kurdukları oyunun bozulduğunu anlayan biri, taaa İzmir Torbalı'da, hususi çiftlikte, karşındaki emniyet müdürünün yakasına yapışarak ;
"Neden ameliyata girmedi, nereden uyandı bu adam, nasıl ölmez..!" Diyerek kan çanağına dönmüş gözlerinden ateş fışkırırcasına bağırıyordu.
O mu? Fetö nün dünya ve Ege imamı yaptığı Necdet İçel idi..
İktidarda muktedir olmaya devam eden Recep Tayyip Erdoğan, Devletin ve toplumsal hayatın tüm kesimlerini örümcek ağı gibi saran hain FETÖ örgütünü köşeye sıkıştırmaya devam etti. Ellerindeki her kaleyi birer birer fethediyordu. Onlar kaybettikçe daha bir bilendiler. Tüm basın yayın organları ile saldırmaya başladılar. Ötelerden! cümlesi ile hergün TV kanallarında örgüt elebaşının militanlara "özel, şifreli" mesajları, masum birer mesaj tadında vermeye devam ettiler.
Beddua seansları yaptılar...
Bankalarına el konuldu.
Para musluklarının başındaki devasa holdinglere kayyum atandı.
Boydak Holding
Koza Holding
Kırmızıtaş Holding
Öpçin Mobilya
Kaynak Holding
Naksan Holding
Dumankaya Holding
Aynes Gıda
Uğur Dondurucu
Aydınlı Giyim..
Binlerce...
Bunlar kim mi?
Bunlar Allah diyerek, hizmet yapıyoruz diyerek, himmet adıyla kestikleri haraçlarla büyüdükçe büyüyen, büyüdükçe büyüyen terör örgütü Fetönün para kaynakları. İşçisinden, memuruna, esnafından sanayicisine. Eli ekine değen herkesi aylık haraca bağlayan Fetönün tepe kuruluşları.
Böyle böyle büyüdüler.
Herhangi bir yerde sıradan bir ruhsatı almak için bile onların onayı gerekiyordu.
Milletin karşısına ise kendilerini "hayırsever, dörtdörtlük mu'min, Allah için varını yoğunu feda etmeye hazır mübarek" tipi ile çıkıyorlardı.
Nüfuzlu, saygın, makam sahibi, sözü geçen her kim olursa olsun, önceliği çocuklarının kendi okullarında okumasını sağlamak idi. Bu, onlar için muazzam bir referans sebebi idi aynı zamanda. Tabi çocuğunu o okullara berebilenler de " gururla" bahsiyorlardı aynı zamanda.
Bugün sadece TUSKON a kaç üye vardı ve Bank Asya da kaç kişinin hesabı vardı sorularının cevabını bulsak, güçlerinin ne olduğunu anlamamıza yeter de artar bile...
2016 ya göre ellerindeki güç 100 milyar dolara yakın idi.
Ne oldu peki?
Devam edeceğiz İnşallah..
#SöylerimGeçerim