TÜRKİYE'NİN KALKINMASI VE ÜRETMESİ, GEÇMİŞDE HER ALANDA ENGELLENMİŞTİR.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş dönemi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde, üretim temelli bir kalkınma hamlesine tanıklık etmiştir. O yıllarda hayata geçirilen sayısız fabrika ve projeyle, ülke ekonomisi rekor seviyede büyüme kaydedilmiştir.

Ancak, Atatürk'ün vefatının ardından iktidara gelen İsmet İnönü döneminde, tek parti rejiminin baskıcı ve dayatmacı bir yönetim anlayışıyla tam tersi bir politika izlendiği görülmüştür.

Bu yeni dönemde, daha önce yapılan tüm yatırımlar durdurulmuş, hatta fabrikaların, işletmelerin birçoğu kapatılmıştır. O dönemin yöneticileri, kendi olumsuz icraatlarını örtbas etmek için Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e karşı büyük iftira ve yalanlara başvurmuş, kurucu liderimizi her alanda, kötülemeye çalışmışlardır.

Dahası, Türk lirası üzerindeki Atatürk fotoğrafları kaldırılarak, milletimizin ve değerlerimizin yükselişi için yapılan tüm eserler yok edilmeye çalışılmıştır.

Kendi baskıcı rejimleri de yine Atatürk'ün üzerine birçok yalanlar üreterek, iftiralar atılmıştır. Türkiye'nin ve Türk Milletin faydasına olan ne kadar yatırım ve üretim varsa, hepsinin önü kesilmiştir.

Türkiye’nin kurulduğu o zor dönemlerde, imkânsızlık içinde, hatta 1929 Dünya ekonomik buhranına rağmen, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün uyguladığı tam bağımsız Karma Türkiye Ekonomi Modeli sayesinde, ülkemiz büyük bir kalkınma hamlesini başarabilen o dönemdeki çok nadir ülkelerden biri olmuştur.

Ancak İkinci Dünya Savaşı sonrasında, İsmet İnönü bu modeli terk ederek, Türkiye'yi Amerika Birleşik Devletleri'ne (ABD), ekonomi, eğitim başta olmak üzere, her alanda teslim etmiştir. Yaptığı anlaşmalarla, ülkemizi ABD'ye tam bağımlı hale getirerek, milletimizin sömürülmesine yol açan, acımasız sömürücü vahşi kapitalist ekonomi modeline, geçişi sağlamıştır.

Hepimizin de bildiği gibi, "ABD yardımları" adı altında o dönemde Türkiye’de kurulan birçok savunma sanayii fabrikaları kapatılmış, üretim yapmamız her alanda acımasızca engellenmiştir. Bu durum, hem ekonomiye hem de girişimciliğe çok büyük ağır darbe vurmuştur.

Aynı zamanda eğitim, sosyal ve kültürel alanlarda da dışa bağımlılık artmış, Türk töresi ve İslami değerlere yönelik baskılar her alanda artarak yaşanmıştır. Tarihimiz ve değerlerimiz Türk milletine unutturulmaya her alanda çalışılmıştır.

Kapitalizm’in küresel elitlerin etkisi ve sömürü çarkı ülkemize ve Türk milletine karşı acımasızca her alanda uygulanmıştır.

Özellikle 1945 sonrası, ABD ve İngiltere yanlısı politika güden İsmet İnönü dönemi, Türkiye'yi kapitalist sömürü çarkına tamamen acımasızca teslim etmiştir. Bu kapitalist piramit, ülkedeki çok azınlık olan %1'lik elit bir zümreye bırakılmış, onlar da bu sömürü çarkını, küresel elit grupların desteğiyle sürdürmüşlerdir.

Ülkemiz içindeki bu %1'lik elit grup, kendilerine en yakın, itaatkâr %5'lik bir kesimi de örgütleyerek, Türk milletinin %94'lük çoğunluğuna acımasızca faizli kapitalist bir sömürü sistemini zorla dayatmıştır. Bugün toplumsal yozlaşma ve aile yapımızın parçalanması, bu sistemin acı sonuçlarını açıkça, her alanda gözler önüne sermektedir.

Ülkemizin, 1950 Kore Savaşı'nda ödenen bedellerle, Türkiye 1952 yılında NATO'ya üye yapılmıştır. Bu süreç, sömürü elit piramit sahiplerinin, Türkiye içindeki hâkimiyetini her alanda pekiştirmiştir.

NATO adı altında, her on yılda bir yapılan darbelerle, iç siyasetimize Türk Milletinin önü kesilmiş, yatırımlarına müdahale edilmiş, gelişmesi durdurularak, darbelerle kurumlarımızda ele geçirilmiştir.

Özellikle 1974 Kıbrıs Harekâtı, Türkiye'ye karşı uygulanan askeri ve ekonomik ambargolarla bağımsız bir Türkiye istenmediğini, bir kez daha bize acı gerçekleri ile bize göstermiştir. Bu güç odaklarının tek derdi, Türk milletini baskı altında tutmak ve her alanda kontrol ederek, bizleri sömürmektir.

Güç merkezlerinin kontrolündeki alanlarda, Kapitalist piramidin elit sahipleri, Türkiye'deki tüm makro ölçekteki kurumları, kendi çıkarları doğrultusunda yapılandırarak, menfaatleri temelinde şekillendirmişlerdir.

Siyaset alanına bakıldığında, çok partili sisteme geçilse de, kararların alınmasını zorlaştıran, parçalı ve koalisyonlu yapılar oluşturularak, hızlı karar almanın, önüne geçilmiş, Türkiye'nin gelişmesi ekonomi, eğitim başta olmak üzere, her alanda engellenmiştir.

Üniversitelerde ise maddi çıkarlarına dayalı, Seküler bir anlayış benimsenmiş, tarihsel gerçekler bilinçli olarak her alanda gizlenmiştir. Gerçek ilim ve hakikati savunanlar özellikleengellenmiş, faydalı işler yapanlarda, basın yoluyla acımasızca itibarsızlaştırılmıştır.

Askeri savunma sanayi tarihine baktığımızda, Vecihi Hürkuş, Nuri Demirağ, Nuri Killigil, Şakir Zümre gibi öncülerin projeleri acımasızca engellenmiştir.

Atatürk döneminde temeli atılan birçok fabrikalar, işletmeler kapatılmıştır. Sonraki dönemlerde de üretimin önü her alanda kesilmiş ve darbelerle bu durum kalıcı hale getirilerek pekiştirilmiştir.

Ekonomi yapımız ise ABD ve İngiltere merkezli kapitalist modelle, faiz ve sömürü üzerine kurulu bir düzen her alanda sömürecek şekilde kurulmuştur. Emeğin karşılığı asgari ücretle sınırlandırılarak, yıllarca işçinin emeği sömürülmüştür. Girişimciliğin önü her alanda kesilirken, ülkenin stratejik kaynakları tam kontrol altına alındığı görülmüştür.

Eğitim ve Kültür, Türk Milletinin, kendi öz kimliğimizi hatırlatacak, Türk töresi örf adetlerimiz ve İslami değerlerimizi bize öğretecek, bilgi alabileceğimiz her türlü kitaplar yasaklanmış, kendi Türk sanatımız ve müziğimiz birçok alanda engellenmiştir.

Üniversitelerde eğitim gören ve yetişenler ise, sadece bu kapitalist sömürü sistemin ihtiyaç duyduğu, elemanları yetiştiren, üretmeyen, atıl bir yapıya, gerçeklerin üzerini örten, dile getirmeyen, kurumlara dönüştürülmüştür.

Türk milleti özellikle tarihi belli dönemlerde, bunca yasaklara ve baskılara rağmen, kendini geliştirme gayretinde olmuştur. Ancak son 20 yıllık dönemde Türkiye Savunma Sanayi başta olmak üzere, yatırım, sanayi ve daha birçok ekonomik alanında, Dünya liderliği yapacak ölçüde, belli alanlarda ciddi ilerleme sağlamayı başarabilmiştir.

Ne yazık ki, günümüzde bile üretimin önünü her alanda kesenler hâlâ bulunmaktadır. Hangi unvanı taşırsa taşısın, makam, mevki, para ve güç hırsıyla hareket edenler, Sahtecilik ve hırsızlık yapanlar, Türk milletimiz ve ülkemiz tarafından çok iyi bilinmektedir. Er ya da geç ilahi adalet tecelli edecektir.

Güç merkezlerine yaranmak için takla atanları, çıkarları uğruna her şeyi mübahgörenleri halkımız gayet çok iyi bilmekte ve görmektedir.

Sevgi, Dua ve Muhabbetle kalın inşallah

Bu yazı toplam 43 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurhan Keleş Arşivi