Şadi Ada Telli

Şadi Ada Telli

Makine Düşünüyor, Peki Ya Biz?

Andrew Ng adını duymamış olabilirsin ama bugün kullandığın pek çok teknolojinin arkasında onun imzası var. Stanford Üniversitesi’nde verdiği derslerle bir nesle ilham olmuş, Google Brain’in kurucuları arasında yer almış, Coursera ve DeepLearning.AI platformlarıyla milyonlarca kişiye yapay zekâ eğitimi ulaştırmış bir vizyonerden bahsediyoruz. Ama Ng’yi asıl özel kılan, teknolojiyi yalnızca bir mühendislik başarısı olarak değil, toplumsal bir evrim aracı olarak görmesi. MIT Technology Review ve Reuters’a verdiği son röportajlarda sıkça vurguladığı “Edge AI” kavramı, bu bakışın en somut örneği. Yapay zekâ artık bulutta değil, doğrudan cihazların içinde çalışacak. Telefonlar, ev aletleri, üretim hatları ve sensörler, kendi başına karar verebilen küçük zekâlara dönüşüyor. İnternete ihtiyaç duymadan veri işleyebilen bu sistemler hem gizliliği artıracak hem de erişimi kolaylaştıracak. Ng’nin ifadesiyle “geleceğin zekâsı merkeze değil, cebe sığacak”. Bu, kulağa teknik bir detay gibi gelebilir ama aslında yapay zekâyı elit laboratuvarlardan çıkarıp, herkesin günlük hayatına indiren sessiz bir devrim anlamına geliyor.

Ng’nin araştırmaları yalnızca teknolojiyle değil, insanla da ilgileniyor. DeepLearning.AI çatısı altında yürüttüğü projelerde, yapay zekâyı yalnızca kullanan değil, onu anlayan, yöneten ve sorgulayan bireyler yetiştirmeyi hedefliyor. Çünkü o da biliyor ki, bu dönüşüm yalnızca yazılım güncellemeleriyle değil, insan becerilerinin güncellenmesiyle mümkün olacak. Reuters’ın yayımladığı verilere göre önümüzdeki beş yıl içinde 300 milyondan fazla kişi, yapay zekâ temelli iş dönüşümlerinden etkilenecek. Yani bugün fabrikada, ofiste, hastanede ya da gazetede çalışan herkes bu dalgayı hissedecek. Ng’ye göre çözüm, insanları yapay zekâdan korumak değil, onları onunla donatmak. Bu yüzden çevrimiçi eğitim programları, yeni çağın okuma yazması haline geliyor. Ng, “Yeni bir dil öğrenmek gibi düşünün” diyor. “Yapay zekâyı anlamak artık İngilizce bilmek kadar evrensel bir gereklilik.”

Bu yaklaşımın felsefî tarafı da var. Ufuk Tarhan’ın köşesinde sıkça vurguladığı “T-İnsan” kavramı, tam da Ng’nin bahsettiği dönüşümün insani karşılığı. Yani bir yandan teknolojiyi anlayan, kod yazabilen, veri okuyabilen; diğer yandan etik düşünebilen, empati kurabilen insan profili. Geleceğin dünyasında kazananlar bu iki tarafı dengeleyebilenler olacak. Çünkü yapay zekâ ne kadar akıllanırsa akıllansın, insanın yaratıcılığına, sezgisine ve vicdanına hâlâ ihtiyaç var. Ng’nin çalışmalarında da bu denge hep ön planda: teknoloji, insanı kopyalamak için değil, onun sınırlarını genişletmek için kullanılmalı. Belki de bu yüzden Andrew Ng bir bilim insanından çok, geleceğin tercümanı gibi konuşuyor. Verilerden değil, insanların bu verilerle nasıl daha anlamlı bir yaşam kurabileceğinden bahsediyor. Onun vizyonuna bakınca, gelecek soğuk bir makine çağı değil, doğru kullanıldığında insanı güçlendiren bir zekâ çağı gibi görünüyor. Ve belki de bu yüzden, yapay zekâ çağında en kritik soru “makineler düşünebilir mi?” değil; “biz düşünmeye devam edebilecek miyiz?”

Bu yazı toplam 121 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şadi Ada Telli Arşivi

Gökyüzünden Gelen Benzin

19 Kasım 2025 Çarşamba 12:26

At Gözlükleri Yaratıcılığı Boğuyor

06 Kasım 2025 Perşembe 09:16

Mars’ta Yaşam İhtimali

25 Eylül 2025 Perşembe 12:50

Telkinle Öğrenmenin Kayıp Devrimi

11 Eylül 2025 Perşembe 10:52

Enerjinin Gizli İmparatorluğu

28 Ağustos 2025 Perşembe 08:06